Підготовка мужніх, дисциплінованих, загартованих воїнів-головна мета спартанського виховання.
Новонародженого хлопчика приносили старійшинам на огляд. Слабкого або хворого за рішенням старійшин вбивали, скидаючи в прірву. Малюк, який отримав право на життя, залишався у батьків до семи років. Потім його забирали в школу, в якій йому належало не тільки вчитися, а й жити разом зі своїми однолітками.
По суті, це була не школа, а військовий табір з дуже суворими порядками. Вже в перший день дітей змушували голими руками, без ножів, ламати очерет, щоб зробити собі жорсткі підстилки. Навіть взимку хлопчики ходили босоніж, в одному і тому ж плащі, який їм видавали на рік. Вони задовольнялися найскромнішою їжею. Нерідко напівголодні діти були змушені добувати собі їжу злодійством, яке не вважалося ганебним. Попалися жорстоко карали, але не за злодійство, а за невідповідність.
Юних спартанців вчили читати і писати, грати на флейті, марширувати під музику і співати войовничі пісні. Науки вони не вивчали. Основний час був зайнятий фізичними вправами і військовим мистецтвом. Навіть висловлювати свої думки хлопчиків вчили по-військовому коротко і точно. Спартанці настільки прославилися цим своїм умінням, що коротка і точна мова з тих пір називається лаконічною (за назвою Лаконії). Одна спартанка, проводжаючи сина на війну, подала йому щит і сказала: «з ним або на ньому». Звідси пішов вислів» зі щитом або на щиті " (втратити щит в бою вважалося ганебним, на щиті приносили полеглих воїнів).
За свою історію Спарта дала світу чимало справжніх героїв, прославлених воїнів і полководців, але жодного вченого, письменника або художника.
Я вважаю, що таке виховання в нашому світі зараз недоречно. Але тоді я б сприйняв би це цілком нормально, хоч виховували жорстоко, зате виростали з цих дітей справжні чоловіки, готові прийти на до .
Merhabalaaar!
PUŞKİN’İN SINIF ARKADAŞI Osmanlılar için önermişti. “Abdülaziz Han, Osmanlı Padişahı ve Bulgar Çarı” olacaktı. İki ayrı parlamento ve muhtar devlet düzeni görülecekti. Bulgar ve Rus ihtilalci tekliflerinin kabulü mümkün değildi ama Rusya’nın isteğiyle Aralık 1876’da sefirler toplandı. Kasımpaşa Tersanesi’ndeki bu toplantıda tartışmalar ve istenenlerin kabul edilemeyeceği açıktı. Midhat Paşa ve onun yandaşı Savfet Paşa tam zamanında Osmanlı Anayasası’nı Sultan Abdülhamid’e kabul ve ilan ettirdiler. Sefirler toplantısı sırasında meşrutiyeti ilan eden top seslerini Savfet Paşa, “Konferansa artık lüzum yok. Osmanlı Devleti şu andan itibaren bir parlamenter monarşidir” diye oturumu tamamladı. Sefirler bu anayasal düzeni bir oldubitti ve oyalama olarak değerlendirdiler ancak yapacak fazla bir şey yoktu. İstediklerine böyle bir cevabi vaatle karşılık verildi. Rusya Maslahatgüzarı son derece hiddetli olarak “Kendi yalnızlığınızı Rusya’nınkine mi çevirmek istiyorsunuz? Yani Avrupa’nın tek parlamentosuz devleti biz olacağız ve siz Balkanlar’da istediğinizi yapacağınızı düşünüyorsunuz. Bu size pahalıya mal olur” diye tehdit etti.Aslında Rusya’nın istekleri Paris Kongresi’nin tashihi üzerineydi. Ruslar, Balkanlar’da, Karadağ lehinde istedikleri sınır tashihini bile gittikçe azalttılar. II. Aleksandr, Rusya’nın bir harbe hemen girecek durumda olmadığının farkındaydı fakat Babıâli tarafından hiç taviz verilmedi. 24 Nisan 1877’de Rusya savaş ilan etti. Rusya, Abdülkerim Paşa komutasındaki Tuna ordusuna karşı, Tuna’nın kuzeyinde 180 bin kişilik bir ordu ileri sürmüştü. Zamanla anlaşıldı ki özellikle piyadenin donanımı açısından Ruslar, Türklere göre iyi durumda değildir. Topçuluk ve askeri mühendislikte durumlarının çok iyi olmasına rağmen (ki Kont Totleben bu becerikliliğini Plevne’de gösterecektir) Türk topçuluğu ve askeri mühendisliğinin de iyi olduğu görüldü. Plevne’deki, Rusçuk’taki istihkâmlar mükemmeldi. Kafkasya’da ise General Melikov’un ordusuna karşı Türk kuvvetleri ancak 1/4 nispetinde konuşlanabilmiştir. Yol ve iaşe durumu son derece yetersizdi. Bununla birlikte Rusların ilk anda Balkan dağlarını aşmalarına rağmen Grandük Nikola’ya karşı Türk birlikleri zafer kazandı. General Gurko Şıpka Geçidi’ni geçtiyse de Süleyman Paşa ile yaptığı muharebede gerilemek zorunda kaldı. Doğuda ise Kars ve Ardahan’daki Rus ilerlemesi Erzurum’un işgalinde şiddetle karşılandı. İlerleme o kadar iyi gitmiyordu.
Başarılar #Türkiye