mesellerin finalinde, her ne hikmetse, gökten daima hat-trick yaparcasına düşen o üç elmadan ilkini kapana göre üç gün, ikincisini yakalamayı başaran için üç asır ve elmaların üçüncüsü başına konana göre ise otuz bin asır (ya da, gelin, nâkilan-ı mesel jargonunun o bildik – beylik kalıbıyla söyleyeyim: tamı tamına üç vakit) önce; yerkürenin, bize şu an için meçhul olan bir coğrafyasında kurulmuş olan güzel ve ziyadesiyle asûde bir ülke; bu ülkede sevimli ve mütevazi bir belde ve bu beldede de, bir nâkilan olarak, aralarında gezinileceğini ümit ettiğim ilerleyen satırlarımda hikâyesini paylaşacağım, efsanevi bir berber var imiş.
bu berber o kadar maharetli ve o denli marifetli imiş ki, hemşehrileri, ülkelerinin atalarından gelen gerçek ismini rafa kaldırıp, ona, bu berbere nispetle berberistan diyorlarmış.
Насте 12 лет, она золотая курочка на высоких ножках, как называет ее автор ей лицо усыпано веснушками , как золотыми монетками. Только носик был чистенький. Волосы у нее были ни светлые, ни темные. Девочке очень трудно справляться с хозяйством, но ей это удается. Настя ведет себя подобно матери: ни спорит с Митрашей, всегда улыбается. Настя добрая и заботливая девочка, поэтому не хотела пускать брата по другой тропе, она рассудительная, и потому пошла по широкой тропе. Она нашла полянку, обсыпанную клюквой, и с жадностью к кислой ягоде забыла обо всем на свете.Митраша на 2 года младше сестры. Он был коротенький, плотный, лобастый, мужичок в мешочке. Как Настя был в золотых веснушках, а носик чистенький, Митраша сильно любил сестру, и очень любил подражать отцу. Митраша очень смелый и не побоялся пойти по опасной дороге, которую показывал компас. Мальчик даже сумел подстрелить волка в свои десять лет.Автор хорошо относится к Насте и Митраше. Он использует ласковые слова когда говорит о них: мужичок в мешочке, ножки, монетки, носик. Говоря о Насте он называет ее ласково “золотая курочка” – этими словами он подчеркивает красоту и доброту Насти. О Митраше он говорит ,о его хитрости и смелости
mesellerin finalinde, her ne hikmetse, gökten daima hat-trick yaparcasına düşen o üç elmadan ilkini kapana göre üç gün, ikincisini yakalamayı başaran için üç asır ve elmaların üçüncüsü başına konana göre ise otuz bin asır (ya da, gelin, nâkilan-ı mesel jargonunun o bildik – beylik kalıbıyla söyleyeyim: tamı tamına üç vakit) önce; yerkürenin, bize şu an için meçhul olan bir coğrafyasında kurulmuş olan güzel ve ziyadesiyle asûde bir ülke; bu ülkede sevimli ve mütevazi bir belde ve bu beldede de, bir nâkilan olarak, aralarında gezinileceğini ümit ettiğim ilerleyen satırlarımda hikâyesini paylaşacağım, efsanevi bir berber var imiş.
bu berber o kadar maharetli ve o denli marifetli imiş ki, hemşehrileri, ülkelerinin atalarından gelen gerçek ismini rafa kaldırıp, ona, bu berbere nispetle berberistan diyorlarmış.